Yardım Nafakası

gökyüzü, dış mekan, dikenli tel içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Yardım Nafakası

Yardım nafakası, belirli yakınlıktaki hısımların birbirlerine yardım etmesini gerekli kılan ahlak kuralının bir hukuk kuralı durumuna getirilmesidir. Burada hısımlığın tanımlanması gerekir. “Hısımlık, gerçek kişiler arasında kan bağından ya da yasada öngörülen hukuki işlemlerden doğan ve hukuk düzenince kendisine bazı sonuçlar bağlanan yakınlık ilişkisidir.” (Zevkliler, Aydın; Kişiler Hukuku Ankara 1981, s.199)

Kan (soy) hısımlığı ise; birbirinin soyundan ya da ortak bir soydan gelenler arasındaki hısımlığa denir.

Yardım Nafakası yükümlülüğü, belli kan hısımlarına (ve bir de evlad edinenle evlatlığa) yükletilmiştir. Yardım nafakası belli kan hısımları arasındaki karşılıklı dayanışmanın bir ifadesini teşkil ettiğinden, kapsamını ahlak ile hukuk el ele vererek tayin etmiştir.
“Aile, Türk toplum hayatında çok önemli bir yer işgal ettiğinden, varlığı Devlet tarafından korunmuş ve gelişmesi özel olarak teşvik edilmiştir.” (Öztan, Bilge; Aile Hukuku 4.Bas.Ankara, 2004, S.5). ( 3. Hukuk Dairesi  2014/14387 E.  ,  2015/1852 K.)

TMK 364 :Kişi, maddi destek sağlamadığı takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu, altsoyu ve kardeşlerine nafaka verme yükümlülüğü taşır. Kardeşlerin nafaka yükümlülüğü, onların refah durumuna göre değerlendirilir. Eşlerin ve ebeveynlerin bakım borçları, bu düzenlemenin dışında kalır.

Türk Medeni Kanununda yer alan yukarıdaki maddeyle, aile üyeleri arasında bir dayanışma mekanizması oluşturularak yoksullukla mücadele edilmesi hedeflenmiştir. Kişiler, aile içindeki güçsüz bireylere maddi destek sağlamakla yükümlüdür. Ancak, bu yükümlülük, her durum için geçerli olmayabilir; kişinin kendi ekonomik durumu da dikkate alınarak değerlendirilir. Yukarıdaki maddeye göre aşağıda sayılan hısımlar arasında yardımlaşma yükümlülüğü vardır:

  1. Altsoy (Çocuklar ve Torunlar)
  2. Üstsoy
  3. Kardeşler
  4. Evlad edinen-evlatlık

Nafaka davaları, mirasçılık sırasına göre açılır.

Dava, nafaka isteyen kişinin geçimini sağlamak amacıyla açılır ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım talebinde bulunulur. Eğer bu nafaka yükümlülüğü hakkaniyete uygun değilse, hakim bu yükümlülüğü azaltabilir veya tamamen kaldırabilir. Ayrıca, nafaka alacaklısına bakan resmi veya kamuya yararlı kurumlar da nafaka talep edebilir.

Hakim, iştirak nafakasının gelecek yıllarda nasıl belirleneceğini sosyal ve ekonomik koşulları değerlendirerek karara bağlayabilir. Yetkili mahkeme, nafaka talebinde bulunan kişinin yerleşim yeri mahkemesidir.

🏛️ Görevli Mahkeme Aile Mahkemesi
📜 Konu Yoksulluğa düşme nedeniyle nafaka talebi
Kullanıcılar düz dolguyla Davalılar: Altsoy

Üstsoy

Kardeşler

📸 Deliller Mali kayıtlar, defterler, yazılı sesli görsel kanıtlar,yasal sair deliller…

Örnek Yargıtay Kararları

3. Hukuk Dairesi         2014/14387 E.  ,  2015/1852 K.

“…Davacı dava dilekçesinde; davalılardan Hasan’ın babası, Serap ve Tuğba’nın kardeşleri olduğunu, 15 yıldır bipolar bozukluk olarak bilinen bir çeşit akıl hastalığının bulunduğunu, sürekli ve geçimine yetecek derecede bir işte çalışamadığını; davalıların, ekonomik durumlarının fevkalade iyi olduğunu belirterek; babası Hasan’dan aylık 500,00 TL, kardeşi Serap’tan aylık 750,00 TL ve kardeşi Tuğba’dan aylık 350,00 TL yardım nafakasının alınarak tarafına verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının, mirasçılık sırasına göre öncelikle çocuklarına dava açması gerektiğini, annelerine bakma görevinin davacının reşit ve üniversite mezunu çocuklarına ait olduğunu; davacının, daha önce iki kez evlenip boşandığını, bu boşanmalar neticesinde yoksulluk nafakası alıp almadığının bilinmediğini; davacıya özürlü aylığı bağlandığını, davalı Hasan’ın astsubay emeklisi olduğunu, geçimini zor sağladığını; öğretim görevlisi olan davalı Tuğba’nın Amerika ülkesine eğitime gittiğini, eşinin bu nedenle işini bıraktığını; davalı Serap’ın ise, disleksi hastası olan çocuğunun çok masraflı olan eğitimi ile uğraştığını, kardeşlerin refah içinde yaşamadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece; davacının, hastalığı nedeni ile çalışamadığı, çocuklarından birinin üniversite öğrencisi olduğu, diğerinin asgari ücret düzeyinde gelirinin bulunduğu, davalı Hasan’ın ekonomik durumunun nafaka vermeye yeterli olmadığı, Serap ve Tuğba’nın gelir düzeyleri oranında yardım nafakası ödemeleri gerektiği gerekçe gösterilerek Hasan aleyhine açılan davanın reddine; davalılar Serap ve Tuğba yönünden ise, davanın kabulü ile; dava tarihinden geçerli olmak üzere 750.00 TL yardım nafakasının davalı Serap’tan, 350.00 TL yardım nafakasının davalı Tuğba’dan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar Serap ve Tuğba vekilli tarafından temyiz edilmiştir.

TMK.nun 364.maddesinde “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır” düzenlemesi yeralmaktadır.
Yardım nafakası belirli yakınlıktaki hısımların birbirlerine yardım etmesini gerekli kılan ahlak kuralının bir hukuk kuralı durumuna getirilmesidir.
Burada hısımlığın tanımlanması gerekir. “Hısımlık, gerçek kişiler arasında kan bağından ya da yasada öngörülen hukuki işlemlerden doğan ve hukuk düzenince kendisine bazı sonuçlar bağlanan yakınlık ilişkisidir.” (Zevkliler, Aydın; Kişiler Hukuku Ankara 1981, s.199)
Kan (soy) hısımlığı ise; birbirinin soyundan ya da ortak bir soydan gelenler arasındaki hısımlığa denir. (TMK 17.madde).
Yardım Nafakası yükümlülüğü, belli kan hısımlarına (ve bir de evlad edinenle evlatlığa) yükletilmiştir. Yardım nafakası belli kan hısımları arasındaki karşılıklı dayanışmanın bir ifadesini teşkil ettiğinden, kapsamını ahlak ile hukuk el ele vererek tayin etmiştir.
“Aile, Türk toplum hayatında çok önemli bir yer işgal ettiğinden, varlığı Devlet tarafından korunmuş ve gelişmesi özel olarak teşvik edilmiştir.” (Öztan, Bilge; Aile Hukuku 4.Bas.Ankara, 2004, S.5).

Somut olayda; davalılar Serap ve Tuğba davacının kardeşidir. Davacının 1985 doğumlu Fulya ve 1989 doğumlu H. A. adında iki çocuğu vardır. Dosya içerisinde elde edilen delillerden; davacının 240,00 TL özürlü maaşı aldığı, 400,00 TL kira ödediği, mal varlığının bulunmadığı; davalı Tuğba’nın öğretim görevlisi olup, bu işten 2.300,00 TL gelir elde ettiği, 775,00 TL kira ödediği, eşinin öğretmen olduğu, bir çocuğunun bulunduğu; davalı Serap’ın ise, Arge Müdürü olarak görev yaptığı, 10.000,00 TL maaş aldığı, kendisine ait kredisi ödenmekte olan evde oturduğu, evli olduğu ve bir çocuğunun bulunduğu; davacının kızı Fulya’nın, asgari ücret ile çalıştığı, babasının yanında kaldığı; oğlu H. A. ‘nın ise, öğrenci olup, babaannesi ile yaşadığı anlaşılmaktadır. Davalıların vekili tarafından, davacının, iki kez boşandığı, yoksulluk nafakası alıp almadığının bilinmediği, özürlü maaşı aldığı, çocuklarının üniversite mezunu olduğu, annelerine bakma yükümlülükleri bulunduğu hususlarına değinilmiş; ancak, mahkemece, (davacı yönünden) yapılan savunmalara ilişkin olarak detaylı bir araştırma yapılmamış, zabıta araştırması ile yetinilmiştir.

Yardım nafakası davalarında TMK’nın 316.maddesine göre mirastaki tertip sırasının dikkate alınması gerekir. Bu nedenle, mirastaki tertip gözetilerek, nafaka ile yükümlü bulunanların sosyal ve ekonomik durumlarının birlikte değerlendirilmesi sonucu davalılara tahmil edilebilecek nafaka miktarı öncelikle tespit edilmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece, yapılması gereken iş; davacının boşanmasına ilişkin dosyaların celp edilip, öncelikle hakkında yoksulluk nafakasına hükmedilip hükmedilmediği, hükmedilmemiş ise, davacının bu yönde talebi ve talep hakkı olup olmadığı tespit edilerek, talep hakkı olmasına karşın yoksulluk nafakası istenmemiş olması halinde lehine ne kadar yoksulluk nafakası takdir edilebileceğinin değerlendirilmesi; davacının, özürlü maaşı alıp
almadığı ilgili kurumdan sorulmak sureti ile bu yöndeki net gelirinin tespit edilmesi; bu şekilde toplanan deliller dikkate alınarak; davacının çocuklarının gelir düzeyi ile kardeşlerinin nafaka verme yükümlülüklerinin refah içerisinde olmalarına bağlı olduğu hususları da göz önünde bulundurulmak sureti ile, oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi olmalıdır.
Yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucunda, yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…’’

Yazılı bilgiler güncellenen mevzuatlar çerçevesinde değişebilir, somut olaya göre değerlendirilmesi gereken başkaca koşullar bulunabilir. Değişen koşullar ve davaların kendine özgü durumlarının bulunması sebebiyle hukuki uyuşmazlıklar için profesyonel bir destek alınmasını öneriyoruz. Davanızla ilgili hukuki sürecin yürütülmesi için avukatlık hizmetimize başvurabilirsiniz.

Yazılı bilgiler sebebiyle herhangi bir sorumluluk kabul edilmemektedir.