Umuma Açık Eserler – Kopyalanması – Teşhiri

metin, ofis malzemesi, masa, kitap içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

UMUMA AÇIK ESERLER – KOPYALANMASI- TEŞHİRİ

Umumi alanlarda sergilenen sanat eserleri, toplumun ortak kültürel mirasının bir parçasıdır. Bu eserlerin kopyalanması, teşhiri ve kullanımı, hem sanatçıların haklarını hem de kamuoyunun erişim hakkını dengelemeyi amaçlayan yasal düzenlemelerle belirlenir. Bu yazıda, umumi alanlarda yer alan sanat eserlerinin kopyalanması, teşhiri ve umumi mahallerde kullanımına ilişkin yasal düzenlemeleri detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

Kopye ve Teşhir

Umumi yollar, caddeler ve meydanlarda kalıcı olarak yerleştirilen güzel sanat eserlerinin kopyalanması ve yayılması serbesttir. Bu durum, resim, grafik, fotoğraf gibi sanat eserleri için geçerlidir. Ancak, mimarlık eserleri için bu hak yalnızca dış şekil ile sınırlıdır.

Güzel sanat eserleri, sahibinin açık bir şekilde men etmediği sürece, umumi alanlarda sergilenebilir. Açık artırmaya sunulan eserler de bu kurala tabidir. Sergi veya açık artırma düzenleyen kişiler, bu eserlerin katalog veya benzeri yayınlarda yer almasını sağlayabilir. Ancak, eser sahibinin isminin belirtilip belirtilmemesi yaygın uygulamalara bağlıdır.

Umuma Açık Mahallerde Kullanım ve İletim

Ücretli veya ücretsiz umuma açık mahaller, eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların kullanımı veya iletimi için hak sahiplerinden izin almak zorundadır. Bunun için meslek birlikleri ile sözleşme yapılmalı ve ödemeler belirtilen şartlara göre yapılmalıdır.

Bu tür kullanımlar, mahallin özellikleri ve kullanılan eserlerin hizmete katkısı gibi faktörlere bağlı olarak sınıflandırılabilir. Meslek birlikleri, bu kullanım için tarifeleri belirler ve bu tarifeler üzerinden sözleşmeler yapılır.

Sözleşme Süreci:

  1. Bildirim: Meslek birlikleri, üyeleri ve temsil ettikleri haklar hakkında Bakanlığa düzenli bilgi vermelidir.
  2. Ortak Tarifeler: Aynı sektördeki meslek birlikleri ortak tarifeler belirleyebilir. Bu tarifeler, protokole taraf meslek birlikleri için bağlayıcıdır.
  3. Tarife Belirleme: Tarife belirleme işlemleri her yılın dokuzuncu ayında yapılır. Eğer bir anlaşmazlık varsa, bir uzlaştırma komisyonu kurulur ve tarifeler üzerinde müzakereler yapılır.

Tarife Uzlaşmazlıkları:

  • Taraflar uzlaşmazsa, tarifeler Bakanlık tarafından belirlenen komisyon tarafından müzakere edilir.
  • Komisyon raporunu açıkladıktan sonra, taraflar belirlenen tarifeler üzerinden sözleşme yapabilirler. Sözleşme yapılmadığı takdirde, önceki yılın tarife bedelleri geçici olarak ödenebilir.

Not: Sinema eserleri için bu kurallar zorunlu değildir.

  • Tarifeler üzerindeki anlaşmazlıklar, Bakanlık tarafından kurulan uzlaştırma komisyonu aracılığıyla çözülür.iç mekan, zemin, kişi, şahıs içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

ÖRNEK YARGITAY KARARLARI

19. Ceza Dairesi, 2015/5834 E. ve 2015/8867 K. Sayılı Karar

Sanık, müzik eserinin yayınına izin vermediği halde bu eseri umuma açık mahallerde dinletmekten suçlanmaktadır. Sanık, müzik eserinin yayını konusunda herhangi bir tasarruf yetkisine sahip olmadığını ve yalnızca yayın aracılığıyla eserleri dinlettiğini savunmuştur. Yerel mahkeme, sanığın eyleminin hukuki ihtilaf niteliğinde olduğunu, ancak cezai yönden suç kastının bulunmadığını değerlendirerek beraat kararı vermiştir.

Yargıtay Kararı: Yargıtay, yerel mahkemenin beraat kararını onamıştır. Karar, sanığın eyleminin suç kastı taşımadığını ve bu nedenle cezai sorumluluğunun bulunmadığını vurgulamıştır. Yargıtay, müzik eserlerinin radyo-televizyon yayınları aracılığıyla dinletilmesinin suç oluşturmadığına karar vermiştir.

Karşı Oy: Karşı oyda, sanığın eyleminin FSEK’in …maddelerine aykırı olduğu ve bu eylemin vasıtalı temsil hakkına tecavüz oluşturduğu belirtilmiştir. Karşı oy yazısında, müzik yayınının ticari işletme faaliyetinin bir parçası olarak kullanılması durumunda hak sahiplerinin yazılı izinlerinin alınması gerektiği ve sanığın bu izinleri almadığı belirtilmiştir.

Bu karar, müzik eserlerinin ve diğer fikir ürünlerinin ticari işletmelerde kullanılmasına ilişkin hukuki sınırların belirlenmesi açısından önemli bir içtihat oluşturmaktadır.

‘’…yapılan incelemede; 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 03/03/2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle değişik “ İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı” başlıklı 25. maddesinde “Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir. Bu madde ile düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez.” şeklindeki düzenleme ile umuma iletimin niteliği ve çerçevesi belirlenmiştir. Anılan Kanun’un “Umuma açık mahallerde eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların kullanılması ve/veya iletilmesine ilişkin esaslar” başlıklı 03/03/2004 tarih ve 5101 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle değişik 41. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Girişi ücretli veya ücretsiz umuma açık mahaller; eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların kullanım ve/veya iletimine ilişkin 52 nci maddeye uygun sözleşme yaparak hak sahiplerinden veya üyesi oldukları meslek birliklerinden izin alır ve sözleşmelerde yazılı malî hak ödemelerini bu madde hükümlerine göre yaparlar.” şeklindeki düzenlemeye göre girişi ücretli veya ücretsiz umuma açık mahallerde bir fonogramın, eser veya icranın umuma iletimi için işyeri sahiplerinin, eser sahiplerinden veya bunların temsilcisi meslek birliklerinden aynı Kanun’un 52. maddesine uygun şekilde yapacakları sözleşme ile izin almak zorunda oldukları düzenlenmiştir. Anılan maddenin sonraki bentlerinde ise , meslek birliklerine umuma açık yerlerde eserlerin umuma iletilmesi hakkı yönünden yıllık tarifeler belirleme hakkı ile ilgili hususlar düzenlenmiştir. …(1) Yayınlarının tespit edilmesine, diğer yayın kuruluşlarınca eş zamanlı iletimine, gecikmeli iletimine, yeniden iletimine, uydu veya kablo ile dağıtımına izin verme veya yasaklama, (2) Özel kullanımlar hariç olmak üzere, yayınlarının herhangi bir teknik veya yöntemle, doğrudan veya dolaylı bir şekilde çoğaltılmasına ve dağıtımına izin verme veya yasaklama, (3) Yayınlarının umuma açık mahallerde iletiminin sağlanmasına izin verme veya yasaklama, (4) Tespit edilmiş yayınlarının, gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda yayınlarına ulaşılmasını sağlamak suretiyle umuma iletimine izin verme, (5) Haberleşme uyduları üzerindeki veya kendilerine yöneltilmiş olan yayın sinyallerinin diğer bir yayın kuruluşu veya kablo operatörü veya diğer üçüncü kişiler tarafından umuma iletilmesi ve şifreli yayınlarının çözülmesine ilişkin izin verme veya yasaklama, Hususlarında münhasıran hak sahibidirler.” şeklindeki düzenleme ile de, bağlantılı hak sahibi olan radyo- televizyon kuruluşlarının hak ve yetkileri belirlenmiştir. Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca, Radyo-TV kuruluşlarıyla yapılan sözleşmelerde; ilgili kuruluşların yayın alanı ve şekli ile dinleyici/izleyici kitlesinin taraflarca bilinmediğinin kabulü mümkün değildir. Dolayısı ile normal şartlarda sözleşme koşulları ve bedelinin de belirtilen ölçütlere göre saptanması gerektiği nazara alındığında, şifresiz ve abonelik esasına bağlı olmadan yapılan ulusal ve/veya bölgesel yayınların kapsama alanındaki herkesi ve her yeri dinleyici/izleyici hedef kitlesi olarak belirlediğinde şüphe bulunmamaktadır. Kaldı ki izlenme/dinlenme oranları ve reklam vs. gelirlerinin de buna bağlı olduğu bir gerçekliktir. Kişilerin cezai yönden sorumlu tutulmaları için 5237 sayılı TCK’nın 21. maddesinde düzenlenen ve “bilme ve isteme” olarak tanımlayabileceğimiz kastının olması gerekmektedir. Kastın oluşabilmesi için kişi, gerçekleştireceği eylemin bütün bileşenlerini bilmeli ve sonucunu istemelidir. Bu unsurun olmaması ceza hukuku açısından kasıtlı suçlar yönünden cezalandıramama sonucunu doğurmaktadır. Açıklanan nedenlerle, yayın akışı ve koşulları hususunda hiçbir tasarruf yetkisi bulunmaksızın, bir müzik eserini televizyondan yapılan yayın aracılığıyla işletmesinde müşterilerine dinletmekten ibaret eylemin hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu nazara alındığında sanığın tazmini anlamda sorumluluğundan bahsedilebilir ise de, cezai yönden suç kastı bulunmadığı gözetilerek mahkemenin beraat kararının yerinde bulunması nedeniyle, Eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, ..karar verildi.’’

19. Ceza Dairesi Kararı (2015/5564 E. , 2015/6094 K.)

Sanığın, eser sahibinden izin almadan müzik eserini radyo veya televizyondan umumi mahalde çaldırmak suretiyle yayına sunduğu öne sürülmüştür.Sanık, radyo ve TV yayınının içerdiği müzik eserinin umumi mahallerde kullanımına ilişkin izin veya onayın yalnızca radyo ve TV yayıncısının mali haklarının ihlali olarak değerlendirilebileceğini, ancak fonogram yapımcısı, icracı sanatçı ve eser sahibinin bu yayını engelleme yetkilerinin bulunmadığını savunmuştur. Mahkeme Sanığın mahkumiyetine karar vermiştir.

Yargıtay 19. Ceza Dairesi, sanığın müzik eserini televizyondan yayına soktuğu eyleminin, fonogram yapımcısı, icracı sanatçı ve eser sahibinin mali haklarının ihlali anlamına gelmeyeceğine karar vermiştir. Bu nedenle, sanığın beraat etmesi gerektiği sonucuna varılmış ve yerel mahkemenin beraat yerine mahkumiyet kararını kanuna aykırı bulmuştur:

‘’…Dolayısıyla, fonograma kayıtlı müzik eserini yayın yoluyla kullanan radyo veya TV kuruluşunun bu yayınlarının lokanta, market, bar, otel lobisi gibi umuma açık bir işletmede bir radyodan ya da TV den yayınlanması halinde, fonogram yapımcısı, icracı sanatçı ve eser sahibinin bu yayını engelleme yönünde inhisari hakları bulunmamaktadır. Yine meslek birlikleri de, eser sahiplerinin, icracı sanatçıların ya da fonogram yapımcılarının verdiği yetki belgelerine dayanarak eserin radyo ve televizyonda yayını suretiyle umuma açık mahallerde gösteriminde hakkın ihlal edildiği gerekçesiyle takip yetkisine de sahip olamayacaklardır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu bir müzik eserinin televizyondan yapılan yayın aracılığıyla işletmesinde umumi mahalde müşterilerine dinletmekten ibaret olan eylemde, fonogram yapımcısı, icracı sanatçı ve eser sahibi yönünden mali hakların ihlalinden bahsedilemeyeceği cihetle, sanığın atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA… karar verildi.’’

SONUÇ;

  • Güzel sanat eserlerinin kopyalanması ve umumi alanlarda teşhiri serbesttir, ancak mimarlık eserleri sadece dış şekil açısından korunur.
  • Umuma açık mahallerin eserleri kullanması için hak sahiplerinden izin alması ve belirlenen tarifelere uyması gerekir.Ancak somut olaya eserin kullanım yeri, amacı; failin bilerek ve isteyerek hareket edip etmediği göz önüne alınarak değerlendirmeler yapılacaktır.

 

Yazılı bilgiler güncellenen mevzuatlar çerçevesinde değişebilir, somut olaya göre değerlendirilmesi gereken başkaca koşullar bulunabilir. Değişen koşullar ve davaların kendine özgü durumlarının bulunması sebebiyle hukuki uyuşmazlıklar için profesyonel bir destek alınmasını öneriyoruz. Davanızla ilgili hukuki sürecin yürütülmesi için avukatlık hizmetimize başvurabilirsiniz.

Yazılı bilgiler sebebiyle herhangi bir sorumluluk kabul edilmemektedir.